Vahşi, evcil tüm kedigiller familyası mırlama yeteneğine sahip. Bildiğiniz gibi mırlama ile beraber bir titreşimde meydana geliyor. Mırlama kedilerin gırtlaklarındaki kasların titreşimleri ile başlıyor. Buna tüm nefes yolundaki kaslar ve diyaframda eşlik ederek dakikalar süren senfoni başlıyor. Mırlama sonucu saniyede 20-50 arası titreşim (20-50 hertz) oluşuyor. Bu süreçte kediler normal nefes alıp vermeye devam edebiliyorlar. Bu ses frekansının olumlu etkileri olabileceği ile ilgili ilk araştırmaların başlangıcı 1950’li yıllara kadar uzanıyor. O yıllarda çok ciddiye alınmayan çalışmaların sonuçları günümüzde artık bilim insanlarınca tartışılmıyor. O günden bugüne kadar yapılan birçok araştırma, kedilerle bir arada yaşamının zihin ve beden sağlığı üzerinde birçok olumlu etki yaptığı şeklinde sonuçlanmıştır.
İngilizce “purr therapy” diye tanımlanan bu tedavi şekline biz de “mırr terapi” ismini verelim. İlk önemli çalışma Amerika’dan. Uluslararası Fauna İletişim Araştırma Enstitüsünde yapılan çalışmalar sonucu kedilerin mırlayarak doğal bir iyileştirme yeteneğine sahip oldukları kanıtlanmış. Çeşitli nedenlerle yaralanmış sokak ve ev kedilerinde yapılan çalışmalarda, mırlamanın kedilerin kemik ve organları üzerinde iyileştirici özelliğe sahip olduğu anlaşıldı. Dr. Elizabeth Muggenthaler başkanlığında yürütülen çalışma sonucu kedilerin kendilerini mırlayarak tedavi ederken çıkardıkları seslere benzer frekansta (20-50 hertz) sese tabi tutulan insan kemiğinin de güçlendiğini saptanmış. Aynı çalışmada bu etkinin sadece kemiklerde değil kas, eklem, tendon ve bağ doku yaralanmalarında da başarılı olduğu görülmüş.
Bir diğer çalışma Fransa’dan. Çalışma sonucu kedi mırıltısının, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan serotonin, prolaktin ve oksitosin hormon düzeylerimizi artırdığı, stresle baş etmekte, hatta depresyona karşı savaşmakta bu hormonal değişikliklerin son derece yararlı olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Meslektaşım Jean Yves Gauchet, mırr terapinin etkisinin kedinin göğüs kafesinin boyutuna bağlı olduğu ve genişledikçe stres giderici etkinin çoğaldığını saptadı. Demek ki büyük kedisi olanlar daha şanslı (minyon kedi sahipleri üzülmeyin aradaki farkı ikinci bir kedi sahiplenerek kapatabilirsiniz).
Son çalışma Avusturya’dan. Burada KST-2010 adını verdikleri bir cihaz geliştiriyorlar. Cihazın özelliği komik ama gerçek, kedi mırıltısını elektronik olarak taklit etmesi (Avusturya’da kedi yok galiba). Cihazın mucidi Dr Fritz Florian’a göre bu alet, sporcularda kas ve dolaşım sistemini canlandırmak için başarıyla kullanılabiliyor. Mırr terapinin kas ve kemikler üzerine olumlu etkisinden yola çıkan bazı bilim insanları şimdi de, aynı iyileştirici mekanizmanın menopoz döneminde kemik erimesinden şikayetçi olan kadınlarda uygulanıp uygulanmayacağını araştırmaya başlamışlar (bu arada benim tanıdığım hiçbir kedici teyzenin böyle bir şikayeti yok). Günümüzde bir çok ülkede kediler çok çeşitli hastalıkların tedavisinde tamamlayıcı terapi amacıyla sağlık kuruluşlarınca kullanılmaktadır. Ne diyelim darısı kedinin anavatanı ülkemizin başına…